TOPRAK ANA
Toprak bütün canlılar için hayat kaynağıdır. Yeryüzündeki yaşam toprak sayesinde devam eder. İnsanlar topraktan tarım faaliyetleri ile yararlanır. Toprak hem bizi beslediği hem de bize vatan olduğu kutsal kabul edilerek “Toprak Ana” olarak anılmıştır.
TÜRKİYE'DE TARIM
Tarım, insanların ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla toprağı işleyerek ürün elde etmesidir. Bu faaliyet, topraktan çeşitli ürünlerin elde edilmesinin yanı sıra hayvancılık ve ormancılık faaliyetlerini de kapsar. Ülkemizde nüfusun yaklaşık yarısı (% 48,4) geçimini tarımla sağlamaktadır.
Cumhuriyet Dönemi'nde, ülkemizde tarım olanaklarını artırmak amacıyla;
- • Sulama, gübreleme ve tohum ıslahına önem verilmiş,
- • Tarımda makineleşme ile birlikte modern tarım yöntemleri uygulanmaya başlanmış,
- • Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi Tarım Kooperatifleri kurulmuş,
- • Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP) ile Fırat ve Dicle nehirleri üzerinde barajlar, hidroelektrik santralleri ve sulama tesisleri yapılmıştır.
» Türkiye'de ekili ve dikili alanlar (tarlalar, sebze ve meyve bahçeleri, zeytinlikler ve nadas alanları topraklarımızın 1/3'ünü oluşturmaktadır.
» Türkiye'nin coğrafi bölgelere göre tarım alanlarının oranı değişmektedir. Ekili ve dikili alanların bölge yüz ölçümleri oranına göre en fazla kapladığı bölgemiz Marmara Bölgesi, en az yer bölgemiz ise Doğu Anadolu Bölgesidir
TARIMI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
• Toprak ve bakımı: Toprak, tarım faaliyetleri üzerinde etkili olan en önemli faktörlerden biridir. Topraktan en verimli şekilde yararlanmak için teknolojik yeniliklerin uygulanması gerekir. Toprağın bakımı; toprağın sürülmesi, çapalanması, yabancı otlardan ayıklanması, erozyonla mücadele ile sağlanır.
• Sulama: Su, bitkiler için en önemli besin maddesidir. Toprağın uygun zamanlarda ve yeterince sulanması gerekir. Ülkemizde özellikle İç Anadolu, Güneydoğu Anadolu ve Doğu Anadolu bölgelerinde sulama sıkıntısının fazla olması sebebiyle tarım alanları nadasa bırakılmaktadır. Nadas, yarı kurak bölgelerde tarlanın sürülerek, suyunu biriktirmesi için bir yıl boş bırakılmasıdır. Toprakların nadasa bırakılmasını önlemenin yolu ise sulamadır.
Ülkemizde tarım alanlarında sulama yaygınlaştırılırsa;
• İklim koşullarına bağımlılık azalır.
• Üretimde süreklilik ve artış sağlanır.
• Nadas yöntemi terk edilerek toprak her yıl kullanılabilir.
• Aynı araziden yılda birden fazla tarım ürünü alınabilir.
• Çiftçinin üretim geliri artar.
• Sebze yetiştirilen alanlar genişler.
• Endüstri bitkilerinin ekim alanları genişler.
• Gübreleme: Toprağın besin ve mineral bakımından zenginleştirilmesidir. Toprağın gübrelenmesi sonucunda birim alandan elde edilen ürün miktarı artar.
• Tohum ıslahı: Ülke şartlarına en uygun tohumu üretmek için yapılan çalışmalara denir. Ülkemizdeki Tohum Islahı İstasyonları, Devlet Tarım İşletmeleri, Devlet Üretme Çiftlikleri ve Ziraat Fakülteleri gibi kuruluşlar kaliteli tohum elde etmek için kurulmuştur.
• Makineleşme: Üretim işlemlerinin gelişmiş araçlarla yapılmasıdır. Tarımda makineleşme sonucunda toprak daha iyi ve kısa sürede işlenir. Tarımsal üretim ve verim artar.
UYARI: Engebenin fazla olduğu Karadeniz ve Doğu Anadolu bölgelerinde tarımda makine kullanımı oldukça sınırlıdır.*
• Pazarlama: Ürünün bozulmadan tüketim ya da işleme merkezlerine ulaştırılıp satılmasına pazarlama denir. Ülkemizde çiftçilerin olumsuz yönde etkilenmesini engellemek için devlet, çiftçiye önceden taban fiyattan ürün alma garantisi verir. Bu uygulamaya destekleme alımı denir. Tahıllar ve şeker pancarı gibi temel besin maddeleri destekleme alımları yapılan ürünlerdir.
• İlaçlama: Tarımda verimi ve kaliteyi artırmak için çeşitli hastalık ve böceklere karşı ilaçlama yapılmasıdır.
.
İKTA SİSTEMİ
Osmanlı Devleti'nin; devlet görevindeki hizmetlerine karşılık olmak üzere bir kısım asker ve memurlara, belirlenmiş bölgelerde, kendi adlarına vergileri toplama yetkisiyle birlikte verdiği topraktır. İkta ve dirlik olarak da adlandırılır. Bu sistemde arazi, tımar verilen kimsenin mülkü değildir. Tımar sahibi halkın devlete ödemesi gereken vergileri devletin izni ile toplardı.
Kişiye verilen toprakların vergisi, ikta sahibi tarafından toplanırdı. Bu vergilere karşılık devlete asker beslemek, o bölgenin güvenliğini sağlamak zorundaydı.
Osmanlı Devleti’nde tımar sahibi, belirlenen hizmetleri yaptığı sürece, devlete ait çeşitli vergileri kendi adına toplama hakkından faydalanabiliyordu. Bu hak, görülen vazifeye bağlı bir maaş olup, tımarın satılması, vakfedilmesi veya miras olarak varislerine bırakılması mümkün değildi.
Tımar Sisteminin Faydaları
1- . Devletin maaş yükü azalmıştır
2- Devlet, üretimi denetim altına alarak sürekliliğini sağlamıştır
3- İkta verilen bölgelerin güvenliği sağlanmıştır. Böylece devlet otoritesi korunmuştur.
4- Göçebe yaşayan Türkmenler, yerleşik hayata geçmiştir.
5- Vergiler düzenli bir şekilde toplanmıştır.
6-Eyalet askerlerini bu sistem sayesinde yetiştirmiş,
7- Ülkenin bayındır hâle gelmesini ve araziden daha iyi faydalanılmasını sağlamış
UYARI: Topraklar üç yıl üst üste boş bırakılırsa, bu kişinin elinden topraklar alınarak başkalarına verilmiştir. Bu durum üretiminin sürekliliğini sağlamıştır.
ARAZİNİN GELİRİNE GÖRE TIMAR ÇEŞİTLERİ
MİRİ ARAZİLER: Osmanlı Devleti’nde mülkiyeti devlete ait olan topraklara miri arazi denirdi. Bu topraklar ekilip biçilmesi şartıyla kişilere bırakılırdı. Miri arazinin en önemli bölümü dirlik arazisiydi.
Dirlik Arazileri: Mülkiyet hakkı devlete ait, geliri ise savaşta yararlılık gösterenlere ve devlet memurlarına maaş karşılığı verilen arazilerdir. Bu topraklar ekilip biçilmesi şartıyla kişilere bırakılırdı. Mirî arazinin en önemli bölümü dirlik arazisiydi. Dirlik arazisi gelirlerine göre Has, Zeamet ve Tımar olmak üzere üçe ayrılırdı.
1-HAS: Geliri 100.000 akçeden fazla olan arazilerdir. Bu toprağın geliri padişahtan başka hanedana mensup kişilere, vezirlere, beylerbeylerine, sancakbeylerine, defterdarlara vezir-i azam, nişancı, gibi yüksek rütbeli devlet adamlarına verilirdi.
2-ZEAMET: Geliri 20.000 akçe ile 100.000 akçe arası olan arazilerdir. Bu toprağın gelirleri Kadı ve Subaşı gibi devlet görevlilerine verilirdi..
3-TIMAR: Geliri 3000 akçe ile 20.000akçe arası olan topraklardır. Tımar sahipleri senelik gelirin bir kısmının ayrılmasından sonra geriye kalan geliriyle asker beslemek zorundadır.
Tımar Sisteminin Bozulması
Kanunî Sultan Süleyman devrinde en iyi dönemini yaşayan tımar sistemi, Kanuni'den sonra bozulmaya başladı. 16. yüzyıl sonlarında, uzun süren savaşların sebep olduğu ağır masrafların karşılanabilmesi için iltizam usulüyle peşin para karşılığı tımarların satılması bozulmayı hızlandırdı.(İltizam: Özel yönetimi olan eyaletlerin vergi gelirlerinin açık artırma yolu ile toplanmasına denir. Vergiyi toplayana mültezim denir. Bu yolla devletin nakit sıkıntısı giderilmeye çalışılmıştır.
Savaşların ve Anadolu'da çıkan Celali isyanlarının meydana getirdiği sorunlar tımarlı sipahilerin fakirleşmesine sebep oldu. Tımarlı sipahi sayısında önemli ölçüde düşmeler meydana geldi.
AHİLİK (LONCA TEŞKİLATI)
Türklerde "Ahilik", Osmanlı'da "Lonca” adını alan bu kurumlarda her esnaf kendi meslek dalıyla ilgili Lonca'ya üye olarak koruma altına girmiştir.
Loncaların Yararları
- Esnaflarla tüketiciler arasındaki ilişkileri düzenlemek.
- Esnafların ekonomik olarak yetersiz olduğu durumlarda, esnaflara kredi sağlamak.
- Fiyatları belirleyerek, üretimin kalitesini artırmak.
- Mesleklerle ilgili eğitim vermek.
- Meslekler arasında dayanışmayı sağlamaktır.
UYARI: Sanayi İnkılâbının Osmanlı'ya olumsuz etkileri Lonca teşkilatının önemini azaltmıştır. El tezgâhları ve zanaatçılar, ekonomik olarak zayıflamıştır.
DEVLETLER NASIL GELİŞİR-TARİHTEKİ TİCARET YOLLARI
İPEK YOLU
Çin'den başlayıp, Taklamakan Çölü bölgesinden geçerek, Afganistan, İran üzerinden Doğu Akdeniz'e ulaşır. Burada ticaret malları Akdeniz üzerinden Avrupa ülkelerine taşınmıştır.
İpek Yolu iki kola ayrılır
I.Kol: Güneyde İran topraklarından geçerek, Suriye ve Anadolu kıyılarına ulaşır.
II Kol: Kuzey'de Hazar Denizi'nin kuzeyinden, Karadeniz'in kuzey bölgelerine ulaşır.
BAHARAT YOLU
Hindistan ve Malezya'dan başlayıp Basra Körfezi'ne ve Kızıldeniz yoluyla Doğu Akdeniz kıyılarına ulaşır..
Ticaret mallarından bazıları; ipek, baharat, porselen, kağıt, değerli madenler, bal, deri, kürk, canlı hayvandır.
KRAL YOLU
Batı Anadolu'dan başlayıp, Mezopotamya'ya kadar uzanan yola "Kral Yolu" denir. Lidyalılar tarafından yapılan Kral Yolu, Mezopotamya ve Anadolu uygarlıkları arasında kültürel etkileşimin yaşanmasında etkili olmuştur.